Türk EnglishFrançaisРусскийالعربية

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Kapsamında Maddi ve Manevi Tazminat

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Kapsamında Maddi ve Manevi Tazminat

FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU KAPSAMINDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ

 

1- Giriş

Hukukumuzda çok çeşitli tazminat nedenleri öngörülmüştür. Bu nedenleri kısaca sıralayacak olursak; aşağıda yer alan durumlarda ilgili kişiler maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilirler:

  • Haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları
  • Sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları
  • İş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları
  • Yanlış tedaviden kaynaklanan (tıbbi malpraktis) tazminat davaları
  • Boşanma davasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları
  • Telif haklarının ihlalinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları
  • Kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat davaları

Bu makalemizde yukarıda yer alan tazminat hallerinden “telif haklarının ihlalinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat” davalarını inceleyeceğiz.

Telif hakları kavramı hukukumuzda 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda düzenlenmiştir. Telif haklarını anlamak için bu kanunda yer alan bazı kavramları kısaca açıklamak gerekmektedir.

2- Eser ve Eser Sahibi

5846 sayılı kanununda eser kavramı “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında eser sahibi ise eseri meydana getiren kişidir.

Kanunda ayrıca fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri de sayılmıştır. Buna göre; 5846 sayılı kanun kapsamına ve korumasına giren fikir ve sanat eserleri şunlardır:

a- İlim ve edebiyat eserleri: İlim ve edebiyat eserleri şunlardır;

  • Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları,
  • Her nevi rakıslar, yazılı koreografi eserleri, Pandomimalar ve buna benzer sözsüz sahne eserleri
  • Bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, herçeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri,
  • Arayüzüne temel oluşturan düşünce ve ilkeleri de içine almak üzere, bir bilgisayar programının herhangi bir ögesine temel oluşturan düşünce ve ilkeler eser sayılmazlar.

b- Musiki eserleri: Musiki eserleri, her nevi sözlü ve sözsüz bestelerdir.

c- Güzel sanat eserleri: Güzel sanat eserleri, estetik değere sahip olan;

  1. Yağlı ve suluboya tablolar; her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi,
  2. Heykeller, kabartmalar ve oymalar,
  3. Mimarlık eserleri,
  4. El işleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları,
  5. Fotoğrafik eserler ve slaytlar,
  6. Grafik eserler,
  7. Karikatür eserleri,
  8. Her türlü tiplemelerdir.

Krokiler, resimler, maketler, tasarımlar ve benzeri eserlerin endüstriyel model ve resim olarak kullanılması, düşünce ve sanat eserleri olmak sıfatlarını etkilemez.

d- Sinema eserleri: Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.

e- İşlenmeler ve Derlemeler: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, diğer bir eserden faydalanmak suretiyle meydana getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan fikir ve sanat eserlerinin işlenme olduğunu belirtmiştir (FSEK m. 6/I). Bu kapsamda asıl esere bağımlı olarak bir eseri; toplama, derleme, farklı bir türe sokma, başka bir dile tercüme etme veya yayınlamaya elverişli bir duruma getirme gibi yöntemlerle meydana getiren işlenme eserlerin sahipleri de bu kanun kapsamında korunacaktır.

Yukarıda Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamı ve korumasına giren “eser” ve “eser sahibi” kavramlarını açıkladıktan sonra şimdi eser sahibinin bu alandan doğan maddi ve manevi haklarına geçebiliriz.

3- Eser Sahibinin Maddi (Mali) Hakları

Maddi haklar, hak sahibine eserden iktisadi olarak münhasıran faydalanma hakkı veren ve üçüncü kişilerin bu şekilde eseri kullanmasını kısıtlama yetkisi sağlayan mutlak haklardır. Bu bakımdan eser sahibi eserinden, çoğaltma, kullanımını devretme, kiralama gibi pek çok farklı şekilde faydalanabilir.  Maddi haklar, Kanun’da md. 20-25 arasında; işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, temsil hakkı, yayın ile umuma iletim hakkı olarak sınırlı şekilde sayılmıştır. İşleme hakkı, bir eser sahibinin eserini işlemek suretiyle(tercüme, eserin nev’ini değiştirme, seçme eserlerinin tertibi) eserinden faydalanmasını ifade eder. Çoğaltma hakkı, eserin aslının kopyalanarak iktisadi hayata katılmasıdır. Fikri hakların temelini oluşturan ve en sık kullanılan hak çoğaltma hakkıdır. Diğer maddi haklar temel olarak çoğaltma hakkından türemiştir. Uygulamada da en sık çoğaltma hakkının ihlali ile karşılaşılmaktadır. Yayma hakkı, çoğaltılmış olan eserin dağıtıma çıkartılması, kiralanması, kamuya ödünç verilmesi gibi iktisadi faaliyetleri kapsayan yetkileri içeren bir mutlak haktır. Temsil hakkı, eseri umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak, göstermek gibi suretlerle eserden faydalanma hakkıdır ki, bu hak münhasıran eser sahibine aittir. Kanun’da anılan son maddi hak işaret, ses, görüntü nakline yarayan araçlar vasıtasıyla umuma iletim hakkıdır. Bu düzenlemeye göre eserin radyo, televizyon ve benzer yayın araçlarıyla yayınlanması ve bu amaçlarla satılması, kiralanması hakkı münhasıran eser sahibine aittir.

4- Eser Sahibinin Manevi Hakları

Manevi haklar, eser sahibine eseri dolayısıyla doğrudan kişiliğine bağlı haklardır. Manevi hakkın amacı, üçüncü kişilerin haksız fiil niteliğindeki saldırılarına karşı gerek eseri gerekse eser sahibinin kişiliğini korumaktır. Manevi haklar eser sahibinin kişiliği ile yakından ilgili olduğu için eserin kullanım yetkisi üçüncü kişiye devredilmiş olsa dahi hak sahibinin manevi hakları ömrü boyunca (hatta ömründen sonra bile) devam eder, ki bu durum manevi hakkın muhtevasına da uygundur. Ancak her ne kadar manevi haklar şahsiyet haklarına yakın da olsa, doğrudan şahsiyet haklarından sayılmazlar ve bundan dolayı Medeni Kanun’daki kişiliğin korunması hükümlerince değil, FSEK kapsamında korunurlar.

Manevi haklar; eseri umuma sunma hakkı, eserde adının belirtilmesi hakkı, eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı, eseri teşhir hakkı, tahrip etmeyi önleme hakkı, eserin aslına ulaşma hakkı olmak üzere altı adet haktan ibarettir.

Eseri umuma sunma hakkı, eser sahibinin eserini dilediği zaman kamuya sunabilmesine yahut hiç sunmamasına imkan veren haktır. Ayrıca bu hak, eserin içeriği hakkında bilgi vermeyi, eserin sunum şeklini ve zamanını belirleme yetkisini de içerir. Eser sahibi isterse hiçbir zaman eseri mahreminden çıkarmayabilir, eser sahibinden başkası da sunulmamış bir eseri gerek kendi gerek eser sahibi adına çıkaramaz.

Eserde adın belirtilmesi hakkı, eser sahibine eserini kendi adı veya müstear ad ile yahut isimsiz – anonim olarak yayımlanması yetkisini vermektedir.

Eserde değişiklik yapılmasını önleme hakkı, eserin varlığını ve bütünlüğünü koruma amacı ile getirilmiş bir haktır. Bir eserin uygunsuz bir şekilde icra edilmesi yahut yorumlanması da bu hak kapsamındadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına konu olan bir olayda, “Çile Bülbülüm Çile” şarkısının icra ediliş biçimi farkından dolayı önlenmesi talebinin, eser sahibinin manevi hakları arasında olduğu zikredilmiştir (HGK, 1981/4-70 E., 1983/123 K., 11.02.1983 T)

Eseri teşhir hakkı gereğince eserin tek ve özgün olması durumunda eser sahibi, kendisine ait tüm dönemleri kapsayan çalışma ve sergilerde kullanmak amacıyla tüm koruma şartlarını yerine getirerek, kullanım sonrası iade edilmek üzere, eseri malikten isteyebilir(FSEK md. 17/3).

Eserin tahrip edilmesini önleme hakkı, 1995 yılında 4410 sayılı Kanun değişikliği sonucu FSEK’te yer almıştır. Buna göre eser sahibi asıl eseri devrettiğinde asıl eserin maliki, eseri bozamaz ve eser sahibinin haklarına müdahale edemez. Bu düzenlemeyle birlikte eser sahibinin eşya hukukundan doğan mülkiyet hakkına Kanun’dan doğan -eser sahibi lehine- bir sınırlama getirilmektedir.

Esere ulaşma hakkı ise eser sahibinin, eserin aslını elinde bulunduran malik veya zilyetten eseri talep ederek, eserden geçici bir süre için yararlanmayı ifade eder.24 Bu hak yalnızca FSEK md. 17/I ’de zikredilen güzel sanat eserleri, el yazısı ile kaleme alınmış edebiyat eserleri ve el yazısıyla yazılmış musiki eserler için tanınmıştır.

Manevi haklara ilişkin koruma süresi sınırsızdır. Ancak, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 19. maddesinde eser sahibinin ölümünden sonra eser sahibinin haklarını kullanabilecek kimselerin, eser sahibinin manevi haklarını onun ölümünden itibaren 70 yıl içinde kullanabilecekleri belirtilmiştir. Bu nedenle bir manevi hakkın ihlali söz konusu olduğunda eser sahibi her zaman, yakınları ise onun ölümünden itibaren 70 yıl içinde ilgili yasal yollara başvurulabilirler. Manevi hakları kullanma yetkisi, bu hakların mahiyeti gereği, eser sahibi yaşadığı sürece, eser sahibine aittir. Eser sahibi öldükten sonra ise, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 19. maddesinde sayılan yakınları bu hakkı kullanma yetkisini haiz olurlar. Bunlar sırası ile: eser sahibi tarafından belirlenen kişi veya kişiler, vasiyeti yerine getirme görevlisi, sağ kalan eş ve çocuklar – atanmış mirasçılar, ana – baba, kardeş şeklinde sayılmıştır.

5- FSEK’e Göre Maddi-Manevi Tazminat

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında maddi ve manevi tazminat davalarının şartları FSEK m. 70’de düzenlenmiştir. Buna göre maddi tazminat talebi FSEK m. 70/2 de Borçlar Kanunu’nun 49. Maddesinde hüküm altına alınan haksız fiil sorumluluğuna atıf yapılarak çözülmüştür. İlgili madde metni “ Mali hakları haleldar edilen kimse, tecavüz edenin kusuru varsa haksız fiillere mütaallik hükümler dairesinde tazminat talep edebilir” şeklindedir. Böylece haksız fiil sorumluluğu kapsamında fikri mülkiyet hukukundaki maddi tazminat talepleri de ele alınacak ve karara bağlanacaktır.

Fikir ve sanat eserleri kanunundan kaynaklanan manevi tazminat talepleri ise kanunun 70. Maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre “Manevi hakları haleldar edilen kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedebilir”.

Konunun ele alındığı kanuni metinleri inceledikten sonra şimdi mevzuya biraz daha yakından bakalım:

6- FSEK’e Göre Tazminat Davasının Şartları

FSEK’e göre tazminat davasının şartları, fikir ve sanat eserleri kanunu kapsamında bir eserin varlığı; eser sahibinin bu eser üzerindeki mali ve manevi haklarına yönelik haksız bir saldırının olması; eser sahibinin mali veya manevi olarak zarara uğramış olması; mütecavizin kusurlu hareketi; zararın doğması ile mütecavizin kusurlu haksız fiili arasında uygun illiyet (nedensellik) bağının bulunması olarak tespit edilmektedir. Bu şartları tek tek ele alacak olursak;

a- Bir Eserin Varlığı

FSEK m. 1/B(a) hükmünde tanımı yapılan eser, onu meydana getiren kişinin iç dünyasında tasarladığı bilimsel veya sanatsal düşüncesinin dış dünyaya yansımasıyla meydana getirilen bir fikri emek ürünüdür. Her fikri ürün eser değildir, ancak her eser bir fikri üründür. Bu bakımdan FSEK kapsamında eser kabul edilen her fikri ürün korunur.

b- Eser Sahibinin Bu Eser Üzerindeki Mali Ve Manevi Haklarına Yönelik Haksız Bir Saldırının Olması

Haksız fiilin ilk şartı hukuken tanınan ve korunan bir hakkın varlığıdır. Kanun koyucu bu bağlamda eser sahibinin; eserin somut olarak şekillenmesinden sonra, bir esere bağlı olarak sahip olduğu ve o esere özgülenmiş fikri kişiliğini yansıtan manevi hakları (FSEK m. 67) ile ticari amaçla kullanımını sağlayan ve eser üzerindeki tasarruf yetkilerini kapsayan mali haklarını (FSEK m. 68) himaye altına almıştır (FSEK m. 13).

Haksız fiilin ikinci şartı ise bir fiilin varlığıdır. Ancak bu fiil alelade bir fiil olmamakla beraber eser sahibinin eseri üzerindeki mali ve manevi haklarına karşı haksız olarak nitelendirilebilen bir saldırının varlığı şeklinde tezahür etmelidir. Bir saldırıyı haksız olarak değerlendirebilmemiz için bu saldırının hukuka aykırı olması gerekir. Dolayısıyla gerek genel hükümlerle düzenlenen hukuka uygunluk sebepleri gerekse 5846 sayılı Kanun ile öngörülen eser üzerindeki hakların sınırlandırılması durumlarına uygun olarak eserin kullanılması eser sahibinin mali haklarına tecavüz olarak nitelendirilemeyecektir.

c- Zararın Varlığı

FSEK m. 70/II hükmü uyarınca mali hakların haleldar edilmesine istinaden haksız fiil hükümlerine yapılan atıf sayesinde açılabilecek olan tazminat davalarının zarar şartını da ihtiva ettiği hususunda bir kuşku bulunmamaktadır. O halde eser sahibinin mali haklarının haksız bir eylem neticesinde ihlal edilmesi halinde, tazminat davası açılabilmesi için eser sahibinin bir zararının doğması gerekmektedir. Bu zarar maddi nitelikte olabileceği gibi aynı zamanda eser sahibinin kişilik haklarının da ihlal edilmesi halinde manevi bir zarar olarak da ortaya çıkabilir. Bakıldığında bu zarar eser sahibinin malvarlığının haksız saldırıdan önceki ve sonraki durumu açısından ortaya çıkan farktan ibarettir. Fakat eser sahibi ispat edebildiği ölçüde haksız eylem yüzünden yoksun kaldığı kârın da kendisine verilmesini talep edebilecektir. Herhalde FSEK m. 70/II kapsamında açılacak tazminat davasında maddi ve manevi zararın tespiti TBK m. 50-51 hükümleri göz önüne alınmak suretiyle yapılabilecektir.

d- Kusur Şartı

FSEK m. 70/II hükmü uyarınca mali hakların haleldar edilmesi halinde açılabilecek olan maddi tazminat davaları ile TBK m. 58 hükmü uyarınca eser sahibinin kişilik haklarının ihlal edilmesi sebebiyle açılabilecek olan manevi tazminat davaları açısından kusur şartının aranıp aranmadığı noktasında herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Zira FSEK m. 70/II hükmünde de ifade edildiği üzere ancak mütecavizin kusuru varsa haksız fiil hükümlerine göre tazminat istenebilecektir.

Yargıtay bir kararında kusurun bilme unsurunun olayda bulunmadığı gerekçesiyle yerel mahkemenin verdiği manevi tazminat kararını bozmuştur: “…Dava, eser sahipliğine dayalı maddi, manevi tazminat isteminden ibarettir. Mahkemece, davacının eserden doğan haklarına tecavüz edildiğini iddia ettiği fotoğrafların sergilendiği bienalin, her iki davalının koordinasyonu ile gerçekleştirildiği gerekçesiyle husumet itirazının reddine karar verilmiştir. Ancak, mahkeme gerekçesinde belirtildiği gibi, davalılar bienalin koordinasyonunu yapmış olup, tecavüz teşkil eden fotoğrafların davacıya ait olup olmadıklarını bilmeleri kendilerinden beklenemeyeceği gibi, davacı tarafından yapılan ihtar üzerine fotoğrafların derhal bienalden kaldırılmış olması karşısında, tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken manevi tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” Yargıtay, 11. HD, T. 8.6.2015, E. 516, K. 7926

e- Nedensellik (İlliyet) Bağı

İhlalden doğan sorumluluk için zararın bu ihlal sebebiyle doğmuş olması gerekir. Dolayısıyla araya üçüncü bir kişinin kusurunun girmiş olması, kendisinin sebep olmadığı beklenmedik bir olayın sonucunda zararın meydana gelmesi yahut zararın mücbir sebepten kaynaklanan bazı ayrık durumlar ile ortaya çıkması illiyet bağını koparır. Bu durumlarda ya sorumluluk ortadan kalkar ya da üçüncü bir kişinin üzerinde kalır. İlliyet bağı normal koşullar, hayatın olağan akışı ve genel tecrübenin dikkate alındığı uygun illiyet bağıdır.

7- Açılacak Davada Hususiyet Arz Eden Usuli Meseleler 

a- Görevli ve Yetkili Mahkeme

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundan kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklarda görevli mahkeme fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleridir. Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemeleri, ihtisas mahkemesi niteliği taşır ve HSK’nın olumlu görüşü alınmak suretiyle Adalet Bakanlığınca lüzumlu görülen yerlerde kurulur. Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinin bulunmadığı yerlerde fikri haklardan kaynaklı hukuk davaları ise genel mahkeme sıfatıyla asliye hukuk mahkemelerinde görülecektir.

Hukukumuzda genel yetki kuralı (HMK md. 6) uyarınca hukuk davaları, davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Buna karşılık FSEK md. 66 önleme ve kaldırma davaları bakımından davanın, davacının kendi ikametgâhında da açılabilmesi imkanı tanımıştır. Ancak aynı imkan tazminat davaları için öngörülmemiştir. Manevi tazminat talepli fikri hak uyuşmazlıklarında uyuşmazlığın temelinde genellikle bir haksız fiil yattığı için HMK md. 16 uyarınca, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

b- Dava Açabilecek Kişiler

FSEK’ten kaynaklanan hukuk davalarını, eser sahibi ile mirasçılarından başka, mali hak sahipleri ve münhasır lisans (tam lisans) sahipleri de açabilirler. Mirasçılardan kasıt FSEK md. 19 da sayılan; eser sahibi tarafından belirlenen kişi veya kişiler, vasiyeti yerine getirme görevlisi, sağ kalan eş ve çocuklar – atanmış mirasçılar, ana – baba ve kardeştir.

c- Zamanaşımı

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda zamanaşımına ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle Borçlar Kanunu’nda yer alan zamanaşımı sürelerinin burada da uygulanması gerekmektedir. Buna göre;

  • Eser üzerindeki hakkın ihlali taraflar arasında var olan bir sözleşme ilişkisinin ihlalinden kaynaklanıyorsa bahse konu davanın on yıllık zamanaşımı süresi içinde açılması gerekecektir.
  • Eser üzerindeki hakkın ihlalinin haksız fiil teşkil ettiği durumlarda zarar görenin, zararı ve sorumlusunu öğrendiği tarihten itibaren iki yıllık zamanaşımı süresi içinde dava hakkını kullanması gerekecektir. Diğer taraftan, her halükarda fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle dava, zamanaşımına uğrayacaktır. Ancak, haksız fiil, ceza kanunlarının daha uzun zamanaşımı süresi öngördüğü bir eylemden doğmuşsa, uzun zamanaşımı süresi olayda uygulanacaktır.
8- Örnek Yargıtay Kararları
  • İnternette ve Gazetede Yayınlanan Fotoğrafın Sahibinden İzinsiz Kitapta Kullanılması Hak İhlalidir

Örnek olayımızda davacı ulusal bir gazetede fotoğrafçıdır. Halk olaylarında çekmiş olduğu bir fotoğraf gazetede ve gazetenin internet sayfasında yayınlanmıştır. Davalı taraf ise yazmış olduğu bir kitapta bahse konu fotoğrafı davacıdan izinsiz kullanmıştır. Bunun üzerine davacı FSEK kapsamında maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Yerel mahkeme davacının davasını reddetse de Bölge Adliye Mahkemesi bu kararı kaldırarak davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesine karar vermiştir. Bu karar ise Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2020/553 Esas, 2020/4744 Karar sayılı ve 04.11.2020 tarihli kararıyla onanmıştır.

  • Telif hakkına sahip olabilmek için, sadece eserin meydana getirilmesi yeterlidir.

FSEK anlamında eser sayılan fikir ürünleri üzerindeki hak, telif hakkı olarak anılmaktadır. Telif hakkına, kural olarak, eseri kim meydana getirmişse o sahip olur. Bu bakımdan eseri meydana getiren kişinin yaşının küçüklüğü, aklî melekelerindeki yetersizlik ve benzer sebeplerin önemi bulunmamaktadır. Örneğin mimarî projeyi çizen, onu meydana getiren kişi, sadece mimarî eseri vücuda getirmekle eser sahibi olur ve eser sahibi olması dolayısıyla telif hakkının ve telif hakkından doğan yetkilerin sahibi olur. Başka bir deyişle telif hakkına sahip olabilmek için, sadece eserin meydana getirilmesi yeterlidir. Yoksa eserin herhangi bir sicile tesciline veya herhangi bir makama tevdiine gerek yoktur. Bununla birlikte mimarî projenin uygulanabilmesi için, mimarlar odasının ve belediyenin onayı gerektiği akla gelebilir. Gerçekten bu işlemler yapılmadığı sürece mimari projenin tatbik edilmesi mümkün değildir. Fakat bu işlemler eser vasfının kazanılmasıyla ilgili olmayan, birtakım idari işlemler niteliğinde olup, bu işlemler yapılmadan da fikri çalışma eser olarak korunmaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun  2017/128 Esas, 2020 /188 Karar sayılı ve 20.02.2020 Tarihli Kararı)

  • İşleme Eser Niteliğindeki Tercüme Kitabın Eser Sahibinden İzinsiz Promosyon Olarak Dağıtılması Hak İhlalidir

Davacı vekili, müvekkilinin …. isimli kitabı Türkçe’ye çevirdiğini, …. Gazetesi’nin herhangi bir sözleşme yapmadan, izin almadan müvekkilinin eser sahibi olduğu kitabı kupon karşılığında promosyon olarak okuyucularına verdiğini, bir kısım nüshalarda çevirmen olarak müvekkilinin isminin dahi geçmediğini, davalıların bu eylemlerinin müvekkilinin mali ve manevi haklarına zarar verdiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline ve davalıların tecavüzlerinin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacının hak sahibi olduğu işlenme eserin davalılarca izinsiz olarak promosyon olarak dağıtıldığından ve eser sahibinin 5846 s.k. md. 14 uyarınca eserini yayınlama zamanını tayin hakkının bulunduğunun, eserin daha önceden kamuya arz edilmiş olmasının bu hakkın tüketildiği sonucunu doğurmamasına göre eserin her izinsiz kullanılışında manevi tazminat hakkının bulunduğunun kabulü gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2018/998 Esas, 2019/373 Karar sayılı 28.3.2019 Tarihli Kararı)

  • Sinema Eserinde Yer Alan Özgün Bir Tiplemenin Eser Sahibinden İzinsiz Oyuncağının Yapılarak Satışa Sunulması Hak İhlalidir

Somut olayda, davacının “Çocuklar Duymasın” isimle dizi filmin senaristi ve yapımcısı olduğu, eserin FSEK 5.maddesi anlamında sinema eseri olduğu, eserde yer alan karakterlerden birinin de “Havuç” isimli çocuk karakter olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Davacının sadece senaryo yazarı ve yapımcısı olarak, üç boyutlu “Havuç” tiplemesi üzerinde hem FSEK 4/1f-8 anlamında güzel sanat eseri sahibi olduğu, hem de davacı tarafından senaryo yazımı sırasında oluşturulan “Havuç” edebi karakteri/tiplemesi üzerinde FSEK 83.maddesi kapsamında eser alameti olarak hak sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut bilirkişi raporlarına göre, davalının, davacı tarafından oluşturulan “Havuç” tipleme eserinde yer alan karakteri andıracak şekilde, aynen onun gibi, kızıl renkli ve kısa saçlı, yüzünde çiller bulunan, dans eden çocuk görünümlü, “Havuç” olarak isimlendirilmiş/tiplendirilmiş olan ve FSEK 4/1 f- 8 anlamında tipleme, 4/1 f – 4 anlamında da uygulamalı el sanatı mahiyetindeki oyuncak bebeği izinsiz oluşturmak suretiyle davacı eser sahibinin FSEK 21.maddesinden kaynaklanan işleme hakkını ihlal ettiği ve bu bebekleri piyasaya sunduğu, eylemin bu haliyle FSEK uyarınca mali haklara tecavüz, hem de başkalarının iş ürünlerinden izin siz yararlanma anlamında haksız rekabet niteliğinde olduğu halde, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi Kararı kaldırılarak, hatalı gerekçe ile eser sahibine daha az koruma sağlayan FSEK 83.maddesi uyarınca hüküm kurulması doğru olmamış ve hükmün bu nedenle temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2019/ 285 Esas, 2019 / 7339 Karar sayılı ve 20.11.2019 Tarihli kararı)

  • Şifreli Maç Yayını Yapılması FSEK Kapsamında Korunur

03.03.2004 tarih ve 5101 sayılı K. ile değişik 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 80/I-1-C maddesi uyarınca, radyo ve televizyon kuruluşlarına, gösterdikleri performans nedeniyle değil, yayın için gerekli mali, teknik ve büyük organizasyona dayanan yüksek ve riskli yatırımı gerçekleştirmeleri karşılığı olarak bağlantılı hak sahipliği tanınmıştır (Ü.Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuk, s.281). Söz konusu kuruluşların; gerçekleştirdikleri yayınlar üzerinde, yayınlarının tespit edilmesine, diğer yayın kuruluşlarınca eş zamanlı iletimine, gecikmeli iletimine, yeniden iletimine, uydu veya kablo ile dağıtımına izin verme veya yasaklama, özel kullanımlar hariç olmak üzere, yayınlarının herhangi bir teknik veya yöntemle, doğrudan veya dolaylı bir şekilde çoğaltılmasına ve dağıtımına izin verme veya yasaklama, yayınlarının umuma açık mahallerde iletiminin sağlanmasına izin verme veya yasaklama, tespit edilmiş yayınlarının, gerçek kişilerin seçtikleri yer ve zamanda yayınlarına ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin verme ve haberleşme uyduları üzerindeki veya kendilerine yöneltilmiş olan yayın sinyallerinin diğer bir yayın kuruluşu veya kablo operatörü veya diğer üçüncü kişiler tarafından umuma iletilmesi ve şifreli yayınlarının çözülmesine ilişkin izin verme veya yasaklama hususlarında münhasıran ve mutlak hak sahibidirler.

Yayıncı kuruluşların yaptıkları maç yayınları üzerinde de FSEK 80/I-1-C maddesi uyarınca mutlak hak sahipliği söz konusudur. FSEK 80/son maddesi uyarınca, maç yayını yapan yayıncı kuruluşların, aynen eser sahipleri gibi tecavüzün ref’i, tecavüzün men’i ve tazminat davası haklarından faydalanma hakkı bulunmaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/4378 Esas, 2019/5762 Karar sayılı ve 24/09/2019 tarihli kararı)

Danışman Talep Edin