[vc_row][vc_column][vc_single_image image=”5480″ img_size=”full”][vc_column_text]Halefiyet kavramı Sigorta Hukukuna Borçlar Hukukundan geçmiş bir uygulamadır. Halefiyet kavramı genel olarak, Borçlar Kanunun 127. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişi, başkasının borcu için rehnedilen bir şeyi rehinden kurtardığı ve bu şey üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakkı bulunduğu takdirde veya alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin ona halef olacağı, borçlu tarafından ifadan önce alacaklıya bildirildiği takdirde, ifası ölçüsünde alacaklının haklarına halef olur.”
Halefiyetin özünde, üçüncü kişinin asıl borçlu yerine borcu ifa etmesi veya etmek mecburiyetinde kalması olgusu söz konusu olmaktadır. Borçlunun borcunu sözleşmeden veya kanundan kaynaklanan sebeplerle ifa etmek durumunda kalan üçüncü kişi ilke olarak o oranda alacaklının yerine geçer ve bundan böyle onun haklarına sahip olur.
Halefiyet, özel sigorta hukuku yönünden Türk Ticaret Kanununun 1486/1 maddesi uyarınca emredici nitelikte olan aynı kanunun 1472. maddesi ile özel bir düzenlemeye kavuşturulmuştur. Bu nedenle önce ilgili metnin tam halini buraya almak faydalı olacaktır:
Türk Ticaret Kanunun 1472. maddesi aşağıdaki şekildedir:
(1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.
(2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.
Türk Ticaret Kanunun 1486. Maddesi uyarınca da 1472. madde hükmüne aykırı yapılan sözleşmeler geçersizdir. Bu nedenle eğer bu hükme aykırı bir düzenleme tesis edilirse sadece bu düzenleme değil sözleşmenin tümü geçersiz olur.[/vc_column_text][vc_single_image image=”5481″ img_size=”full”][vc_column_text]Sigortacının sigorta ettirenin yerine geçerek zarar sorumlusu üçüncü şahıs aleyhine sigorta ettirenin dava ve talep haklarına sahip olabilmesi için aşağıdaki şartların bir araya gelmesi gereklidir:
- Geçerli Bir Sigorta Sözleşmesinin Varlığı: Sigortacının zarar sorumlusu üçüncü kişiye talep hakkını yöneltebilmesi için zarar görenin tahsil edeceği tazminatın sigorta sözleşmesine dayanan akdi bir yükümlülük gereğince ödenmesi gereklidir. Hukuken geçerli bir sigorta sözleşmesinin varlığı, sigortacının tazminat ödeme borcunun hukuki sebebidir.
- Sigorta Bedelinin Ödenmesi: Sigortacının kanuni halefiyet imkânına kavuşmasının diğer bir şartı, Kanun maddesinde açıkça ifade edildiği üzere sigorta tazminatının ödenmiş olmasıdır. Sigortacı, sigorta ettirenin zararını karşılamadığı müddetçe onun yerine geçerek dava açamaz.
- Sigorta Ettirenin Dava Hakkının Bulunması: Sigortacının halefiyet hakkına sahip olabilmesi için gerekli olan diğer bir koşul da sigorta ettirenin kendisine zarar verene, yani sorumlulara karşı dava hakkının bulunmasıdır.
Yukarıdaki şartların bir araya gelmesi üzerine sigorta hukukuna göre halefiyet kurumu uygulamaya geçecektir.
Sigorta hukukuna göre halefiyet kurumu zarar sigortaları için benimsenmiş olup, can sigortalarında sigortacının halefiyet hakkı yoktur. Can sigortaları, meblağ sigortası niteliği taşıdığından sigortacı, sigorta ettirene/sigortalıya uğradığı reel zararı değil de poliçede öngörülen belirli bir tutarı ödeme borcu altındadır. Bu itibarla can sigortalarında, sigortalının, sigortacıdan tazminat aldıktan sonra, zarar veren üçüncü kişilerden ikinci bir tazminat talep etmesi de hukuken mümkündür.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]